26 Mayıs 2011 Perşembe

6.000 KM'de ŞAMPİYONLUK


Herşeyin bittiği andı bizler için 16 mayıs 2010.2-3 hafta belki de daha fazla süre kendimize gelemedik sanırım.Sonra toparlandık yavaş yavaş.Aykut KOCAMAN'ın teknik direktörümüz olduğunu öğrendik ve yeniden ayağa kalktık.KOCAMAN'ın teknik direktörümüz olması içimizden birinin kulübüde olması demekti.Reklamsız formanın,çamurlu şortların,yırtık kramponların geri dönmesiydi.2. defa yaşanan bu tramvadan sonra 2010-2011 sezonunun güzel geçmesi imkansız gibi görünse de Aykut'umuzun dediği gibi''Fenerbahçe'nin olduğu yerde imkansız diye birşey yoktu''.Bizim için şampiyonluk,kupalar çok önemli değildi.Ama bu sene farklı olan Aykut'un orada olmasıydı.En çok onun için istedik bu şampiyonluğu ve 15.08.2010 tarihinde başladı yolculuğumuz:
İlk maç.16 mayısta yaşananlardan dolayı seyircisiz oynuyoruz.Biz de o akşam bir arkadaşımla beraber çıktığımız 1 haftalık şahane tatilden geri dönüyoruz.Eskişehir-İzmit yolunda maç başlıyor.Radyodan dinliyoruz arabada.4-0 alıyoruz.Her golde direksiyonu yumrukluyoruz,camları açıp bağırıyoruz.Tam o sırada İstanbul görünüyor uzaktan.Güle güle huzur,hoşgeldin kaos.

23.08.2010.Trabzon.Çok zor bir deplasmana gidiyoruz.Tabi biz maddi sebeplerden dolayı gidemiyoruz,takımımız gidiyor.Yukarıdaki iki şahsiyet ve solda oturan vatandaşın kurstan arkadaşları ile Taksim'de barda izliyoruz maçı.Bağırıyoruz,çağırıyoruz,yeniliyoruz ama yeni transferlere ve oynanmaya çalışılan oyuna dair umutlarımız yeşeriyor.''Olsun lan,iyiyiz iyi''.


29.08.2010.Manisa maçı. Yine seyircisiz. Hasret kalıyoruz iyice tribünlere, takıma.Ancak bir sihrin başladığı maç oluyor:Topaloğlu hanesinin sihri.Bu maçtan sonra uğurlu geldiği için eğer gidemediğimiz bir maç olursa burada toplanmaya karar veriyoruz,ben, Evren ve Şevket Amca olarak.



11.09.2010.Kayseri deplasmanı. Bayram tatiline denk geliyor.Uzun zamandır göremediğim ailen yanında alıyoruz soluğu.Maçı da zaten pazartesine koymuş federasyon.Ligin ilk yarısında çoğu deplasmanımızın cuma-pazartesi olması şansmıydı acaba!Sezonun en kötü futbolu.Kaybediyoruz,Aykut hakkında yavaş yavaş atmalar tutmalar başlıyor.



19.09.2010.Haftalar sonra tribündeyiz. Karşımızda da sezona iyi başlamış,kendini gelen transferler şampiyon ilan etmiş,dünyanın en yaratıcı taraftar grubu!İyi oynuyoruz,olmuyor.Beraberliklere sevinme furyası başlıyor rakip takımlar için.Tribün zaman zaman iyi olsa da vasatı aşamıyor.


27.09.2010.Samiyendeki son maç. Biletler herzamnki gibi Fener taraftarına faiş fiyatlarla satılıyor!Maddi sebepler, bilet alamıyoruz.Samiyenin çevresinde dolanıp duruyoruz maç başlayana kadar bir şekilde içeri gireriz diye.Olmuyor,metrobüse atlıyoruz,yol boyu gol haberleri geliyor.İkinci yarıda Topaloğlu hansine ulaşıyoruz.Şevket Amca,çay ve kulakların çınlasın aklımda kalanlar.Tribünde bulunamadığımız bir maç daha.


02.10.2010.Gençlerbirliği. Tribündeyiz sesimiz kısılana kadar.Tribün yine genel anlamda baktığımızda vasatı aşamıyor.Daha iyi olmamız lazım.Takımsa içeride herzamanki gibi iyi oynuyor.

18.10.2010.Konya deplasmanı. Gidilemeyen,federasyon tarafından pazartesine koyulan bir deplasman daha!
İyi oynuyoruz, Aykut'a herzaman inanıyoruz ve İstanbul dışındaki ilk deplasman galibiyeti geliyor.
24.10.2010.Bir klasik için Kadıköy'deyiz. Maç öncesi metrobüsle Kadıköy’e giderken Zincirlikuyuda gsliler dalıyor içeri 50-60 tane. Ateşliler maşala. ‘’Üzerinde Fener atkısı, beresi olan varsa çıkartın boşuna kendini dövdürtmesin, burasının neresi olduğunu iyi anlayın’’ diye bağırıyor reyisleri. Metrobüsün arka tarafında bulunan 1-2 11-12 yaşlarındaki çocuğa ve ailelere artislik yaparken, metrobüsn ortasında biz elimizde Urfa hatırası sarı- laci poşilerle öylece duruyoruz 2 kafadar. Geçerken gözgöe geliyoruz, herhangi bir atar yapamıyorlar. Yol boyu tezahüratlarını dinleyerek gidiyoruz Kadıköy’e. Metrobüs Söğütlüçeşmeye yanaşırken şoföre ‘’duuur, duur’’ diye bağırıyorlar, camlara vuruyorlar. Şoför durmayıp durağa girince ‘’şimdi s…k’’ cümleleri dökülüyor dudaklarından. Gözlerindeki korkuyu görüyoruz çok net. Maça gelince üzülerek söylüyorum ki sezonun en kötü tribün performansını sergiliyoruz bana göre. Sesimin hiç bu kadar kısıldığını hatırlamıyorum,bağırmayanların yerine de bağırmaya çalıştığım için.Bu sefer olmuyor.Ancak karşı tarafın beraberliğe bu kadar sevinmesi acımızı hafifletiyor.Aykut hoca için ise çanlar çalmaya başlıyor kimilerine göre.Biz ise savaşıyoruz KOCAMAN umudumuz için.



29.10.2010.Bursa deplasmanı.Düşüyoruz yollara.Sayımız az.17 kişilik bir minibüse 18-19 kişi biniyoruz.Bursa girişinde polis çevirmesinden sıyırıp şehrin içine dalıyoruz.Polis geri şehir dışına yolluyor bizi stadın çevresine vardığımızda.Geri dönüyoruz.Polis toplama noktasında İstanbul'dan gelen diğer tayfalar ''bunlar kim acaba formasız,atkısız'' bakışları fırlatıyor.Casual gidilen deplasmanda iyi futbol,iyi tribün,bir kaç dakika koltuk savaşı şeklinde geçiyor.Ama sonuç gene gelmiyor.Aykut'un ismi küçük maç hocasına çıkıyor.Yukarıdaki takımlardan maç alamıyor nidaları yükseliyor.(Foto:Dönüş yolu Yalova'dan vapura binmeden bir kaç dakika önce)
06.11.2010.Eskişehir maçı. Tribündeyiz.İçeride herzamanki gibi kazanıyoruz.Tribün nispeten daha iyi.Adım adım kıpırdanmalar oluyor.

13.11.2010.Antep delasmanı.Gidilemeyen bir deplasman daha.Yine bayram tatiline denk geliyor.Aileyle memlekete yolculuk sırasında babayla arabada dinliyoruz.Üzülüyoruz.Aykut KOCAMAN'ın iyice üstüne gidilmeye başlanıyor.Takım dışarıda maç alamıyor.Taraftar bilet fiyatları ve maçların denk geldiği günler yüzünden doğru düzgün deplasmana gidemiyor.



22.11.2010.Buca maçı. İçeride rahat galibiyetlerden birisi daha.Tribündeyiz,sesimiz kısılmadan rahat etmiyoruz.


27.11.2010.Hiç kazanamadığımız Olimpiyat'a gidiyoruz. Gitmeden Topaloğlu hanesindeyiz.Biraz başımız dönüyor içmekten.Yolun ortasında dans ede ede gidiyoruz İkitelli’ye.Yıkıyoruz olimpiyat uğursuzluğunu.İlk defa gittiğim olimpiyatın taraftar için çekilmez biryer olduğunu onaylıyorum.Bu tarz stadlarda futbol kesinlikle oynanmamalı.Her deplasmanda olduğu gibi burada da tribün olarak iyi duruyoruz.





05.12.2010.Karabük maçı.Maç öncesi her nekadar işlerim dolayısıyla yer alamasam da hummalı bir çalışma büyük kaptan için.Haftasonunu Fenerbahçe için stadda ve uykusuz geçiren tüm arkadaşlarımın ellerine sağlık.İçeride herzamanki gibi galibiz.Aykut KOCAMAN ismini daha gür söylemek için uğraşıyoruz tribünde.



12.12.2010.Ankaragücü deplasmanı.Gökçek kardeşler LTD. ŞTİ ADİ. A.Ş. bla bla bla.. Yine iş başındalar.Biletler Fenerbahçe taraftarı için 125 TL.Fenerbahçe halkın takımıdır,halktır.Halkın içerisindeki her türlü insanın maça girmesi gerekir.125 TL'ye maça girebilecek kitle bellidir.Bunun herzaman Fenerbahçe taraftarına yapılması ve gündemde olan Sporda Şiddet Yasası'na tepki koymak için 25-30 kişi otobüsümüzü doldurup yola çıkıyoruz.Ankaraya'ya yaklaştıkça kar artıyor.Bolu'da yemek için durduğumuzda kartopu savaşı yapıyoruz.Keyifli geçen yolculuğun sonunda HABERTÜRK kameralarına demeç verilmiyor ve FBTV bekleniyor.Akabinde FBTV'ye okuna bildiri ile eylem tamamlanıyor ve Ankara-Kazan ilçesinde bir kıraathanede maç izlemeye başlanıyor.İlk yarı iyi,ikinci yarı kötü oynuyoruz.Moralimiz bozulsa da faiş bilet fiyatlarına ve yasaya tepki koymak için kar kış demeden bu kadar yolu geldiğimiz için gururla dönüyoruz İstanbul'a.



18.1.2010.2010 yılının ve ilk yarının son maçı.Maddi sebeplerden doalyı gidemiyoruz.Topaloğlu hanesindeyiz tam kadro.Stresli geçen maçta kaptanın frikiği ile yüzlerimiz gülüyor.

22.01.2011.Antalya deplasmanı.Geri dönüş için herşeyin başladığı nokta.Yine faiş fiyatlar! ve gidilemeyen bir deplasman daha.Devre arasında gelen kupadaki Buca ve Yeni Malatya mağlubiyetleri.Aykut KOCAMAN üstüne iyice gidilmeye başlandığı tarihler.Antu'da girişindeki çirkin görsel!Buna cevap için bir sonraki Trabzon maçını beklemeye başlıyoruz.Maçı da Gökhan’ımızın harika golüyle zor da olsa alıyoruz.Artık sıra dönüm maçına geliyor.
30.01.2011.Trabzon maçı.Aykut KOCAMAN'ın herzaman arkasında durduğumuzu gösterdiğimiz ve görsellerle somutlaştırdığımız maç.Hummalı bir şekilde, 3 gün boyunca stadda gece yarılarına kadar, dondurucu soğukta çalışıyoruz.Çoğumuz belki bu maçtan sonra bir haftayı hasta olarak geçiriyor.Ancak tribün yavaş yavaş kendine geliyor,takımı da kendine getiriyor.Çok iyi oynuyoruz,savaşıyoruz,tribünde bu futbolu görünce tabiri caizse kafayı yiyoruz sevinçten.Ayrıca Antu! ya inat Aykut hocamıza desteğimizi sunuyoruz. Onun üzülmesini hiç istemiyoruz.Sonuçta dediğimiz gibi çocuklar yüreklerini ortaya koyuyor ve umutlarımız KOCAMAN'laşıyor.Tribünde gerçekten adeta orgazm yaşıyoruz.

05.02.2011.Manisa deplasmanı. Otobüsü dolduracak sayıda gelecek kişi bulamayınca arabayla gitmeye karar veriyoruz yukarıdaki 5 kişilik kadro ile. Yolculuğumuz saat 10:00'da başlıyor alkol ve kilo ile köfte-et yiyerek varıyoruz Manisa'ya.Tribünler münferit Manisa taraftarlarının İstanbul tayfasının arasında kalması yüzünden bölük pörçük oluyor ilk yarı.2 yarı ise tribün performansı gayet iyi.Geriden gelip çeviriyoruz bu sezon maçı ilk kez.İyi oynuyoruz,inancımız tam.Deplasmandan akılda kalanlar Manisa'nın çılgın rap marşı,Ateş Suhan,tüm tezahüratlarımızı dinleyip anında kopya çeken manisa taraftarı,açık öğretimli tarzanlar ve dönüş yolunda mola verdiğimiz ciks Manisa cafesi oluyor.

14.022.2011.Kayseri maçı.Sevgililer gününe denk gelen yine bir pazartsi günü stad full doluyor.İyi futbol,rahat alınan bir maç ve iyice kapanan puan farkıyla tribünde iyice şımarıyoruz ikinci yarı.






20.02.2011.İnönü deplasmanı.Kadıköyde Yoğurtçu Parkı'nda toplanıyoruz saat 14:00 sularında.Hep beraber Haydarpaşa'ya yürüyüş ve iki vapur ile Kabataş'a iniş.Etrafta birtane bile Beeşiktaşlı yok,her taraf polis.Polis korteji eşliğinde Dolmabahçe'ye yürüyoruz.İlk polis barikatı yıkılarak geçiliyor ve deplasman kapısı girişinde müthiş bir izdiham yaşanıyor.Ezile büzüle giriyoruz içeriye.Tribünde savaş verirken,takım da sahada savaş veriyor.Kırılma anlarıyla dolu geçen maçı kaptanın resitaliyle 4-2 alıyoruz ve tribünde eğlence başlıyor.Çarşı'yla geçilen dalganın haddi hesabı olmuyor maç sonunda.Müthiş bir sevinç ve gururla çıkıyoruz Fiyapı İnönü'den.Hani o Bursa'ya saldıran bjk taraftarından bir tane bile görmüyoruz yine.Hit tezahürat: ''maçtan önce merdivene bekleriz,bursa değiliz a.. s...'' oluyor.Maç sonu ise ''maçtan önce merdivende bekledik,i.. çarşı söyle niye gelmedin'' oluyor.Demekki isteyince olaylar önlenebiliyormuş!!Bursa-Bjk maçında yaşananların yeni çıkacak olan sporda şiddet yasasına onay almakta kullanıldığı okadar açıkki.Maç sonu takım tribüne geliyor ve birlikte tezahüratın ilk tohumları atılıyor.
07.03.2011.Kasımpaşa maçı. Liderlik için sahadayız. Uzun haftalar sonra pek iyi oynamasak da liderliğe yükseliyoruz.Yine tribündeyiz ve sesimizi kısmadan staddan çıkmıyoruz.
07.03.2011.Gençlerbirliği deplasmanı. Pazartesi gününe konulmuş bir deplasman daha!İşyerinden izin alamadığımız için gidemiyoruz.Topaloğlu hanesinde de izleyemediğimiz için telaşlanıyoruz.Evde kalıyorum,maçı izlemiyorum,internetten takip ediyorum.Tribünde olmamak gerçekten çok zor,tırnaklarımı yiye yiye gelen galibiyetle rahatlıyorum.

13.03.2011.Konya maçı. Tribündeyiz. İçeride rahat kazanmaya devam ediyoruz.Tribün performansı ise genel olarak iyi .







18.03.2011.Seyrantepe deplasmanı.Bu deplasmanı anlatmak gerçekten çok zor.Çünkü o kadar yoğun ve güzeldiki doğru kelimeleri ve cümleleri seçebileceğimi pek sanmıyorum.Nevruz kutlamaları bahane edilerek cuma gününe alınmış bir derbiydi.İş güç ayarlandıktan sonra 15-16 sularında yoğurtçu da buluştuk.1-2 bira içtikten sonra salıpazarına yürüdük.Salıpazarında bekleyen yaklaşık 10-15 tane fi tarihinde kalmak körüklü otobüsler vardı.Tıkış pıkış içine binildi ve tezahüratlar eşliğinde yola çıkıldı.Yola çıkar çıkmaz tüm camlar kırılmaya başlandı.Çünkü içeride nefes almak imkansızdı.Köprüye geldiğimizde otobüslerin hiçbirinde doğru düzgün cam yoktu.Yolda karşılaşılan gs taraftarlarına çeşitli istenmeyen maddeler atılarak 4. levente kadar gelindi.4. leventte ufak bir çatışma ve gs taraftarının kaçışından sonra Toki'ye ulaştık.Otobüsler cendereyi çıkamayacak kadar eski olduğundan yaklaşık 1,5 km yürütülerek stada vardık.Biletsiz çok insan vardı.Hep birlikte yüklenilerek önce polis barikatı geçildi sonra da turnikeler bire birer yerinden söküldü.Herkes içeri girdi.Fenerbahçenin girişi de böyle olmalıydı zaten.Gs taraftarını kofti koreografisi ve rekorundan sonra maç başladı(Emeğe saygı sonsuz ama eski pankartlarla ve sadece sarı-kırmızı şerit çekilerek yapılan koreografi için pek emek harcandı sayılmaz)Maç sıkıntılıydı,ilk yarı tribün de sıkıntılıydı.2. yarı yine kendimize geldik hem tribünde hem sahada.Gelenek değişmedi,inanılmaz bir galibiyetti.Maçtan sonra soğuktan büzüşmüş otururken takımın hep beraber ele ele soyunma odasından dönmesi herkesin gözlerini yaşarttı.Avaz avaz karşılıklı tezahürat yapıldı.Kadıköye dönüş camsız otobüslerle olduğundan ufak çaplı donarak yolculuğu tamamladık.






03.04.2011.Bursa maçı. Yine Cuma akşamından stada toplandık ve koreografi çalışmasına başladık.Cuma gecesi set pankartı boyandı, cumartesi ve Pazar günü de 12.000 adet karton okul açık tribününe dizildi.Gerçekten çok büyük emek isteyen işler bunlar.Herşey hazırlandıktan sonra maç ‘’dişe diş kana kan intikam intikam’’ sesleriyle başladı.Şampiyonluk için saldırıyordu Fenerbahçe.Ama bursa sanki beraberlik kendisine yetiyormuş gibi çok katı defans yapıyordu.İyi de oynadı tüm defans oyuncuları ve kalecileri.Olmadı liderlik bırakıldı.Ancak umutsuzluk hiçbir zaman olmadı.KOCAMAN’dı umutlarımız çünkü.







09.04.2011.Eskişehir deplasmanı.Sezonun en zor maçlarından biri.Bir kırılma anı daha.12 yıl aradan sonra lige çıkan Eses’i 2 yıldır deplasmanda ligde hiç yenememiştik ve gol yiyerek başladık.Sonra toparlandı takım 3-1 aldık.2. yarıda ‘’sensiz hayat bir işkence,dilimdesin gündüz gece,satır satır,hece hece,en büyüksün,Fenerbahçe’’ tezahüratı yaklaşık 25-30 dakika bırakmadan söylendi.İnanılmazdı tribünün atmosferi bu 25-30 dakika.Maçı aldık.Taşlanmayı bekleyerek çıktık staddan.Ama taşlanma keyfini yaşayamadan İstanbul’a vardık.Eskişehir deplasman tribününün haline bir parantez açmak lazım.Derme çatma çelik profillerle yapılmış ve aralarına da pek kalın olmayan tahtalar döşenmiş.Tahtalar veya üzerlerindeki son derece dayanıksız plastik koltuklar kırıldığı anda 4-5 metre yükseklikten aşağı düşebilirsiniz rahatlıkla.Yani deplasmana gelen taraftarın tribünden düşmesi için hiçbir şeyden kaçınılmamış!!
16.04.2011.Gaziantep maçı. Kalan maçlar arasında en zor maçlardan biri formda bir takım karşısında.Maç dişe diş geçiyor,Antep çok iyi kapanıyor.90+6’da gelen golle tribünler adeta yıkılıyor.Birbirimizin üstündeyiz,tribünler çıldırıyor.Ama kalp dayanmıyor artık.O gün orada bulunanlar eminim birkaç yaş yaşlanmışlardır.Ancak umutlar tükenmiyor.2 puan geride de olsak son saniyelerde gelen gol şampiyonluğun habercisi sayılıyor.


24.04.2011.Buca deplasmanı. Cuma akşamı, cumartesi gecesi yola çıkıp İzmir deplasmanına gidecek olmanın keyfini sürerken ts’nin puan kaybı haberi geliyor ve liderlik şansı iyice heyecanlandırıyor bizi.Otobüsümüz tıklım tıklım.Cumartesi gecesi Salıpazarı’ndan çıkıyoruz yola.Pazar sabahı Konak’ta kahvaltıdayız.İzmirli Vamos Bien üyeleri mükellef bir kahvaltıyla karşılıyor bizi.Daha sonra Alsancağa geçip içmeye başlıyoruz.Arada erkek voleybol takımımızın arkası yenmesiyle iyice havaya girmişken,Altay taraftarının saldırısına uğruyoruz.Yakın temas çatışma Altaylıların kaçmasıyla son buluyor.Ekşın dolu bu anları kaçırdığım için aşırı üzülüyorum ne yalan söylim.Ama arkadaşlarımın herhangi birine bişi olmamasıyla teselli buluyorum.Stada yürüyoruz İzmir’in sıcağında.Ancak stad buz gibi.Çok rüzgar var.Skor 3-1 ve buz gibi bir hava.Buz kesiyoruz iyice.Ama umutlarımızı kaybetmiyoruz.Kaybedenleri kendine getiriyoruz.Derken goller geliyor.Arka arkaya.Son yarım saate 3-1 geride girdiğimiz maçı destansı bir şekilde alıyoruz.Maç sonu ortak kanı ‘’si…p gidelim artık şu şehirden’’
01.05.2011.İBB maçı.1 mayısa denk geliyor. Cumartesi günboyu stadda karton diziyoruz yine.Hasta hasta da olsa bırakamıyorum arkadaşlarımı çalışıyorum akşama kadar stadda.İnandık size diyoruz bu sefer.Yine sanatsal bir görsellik çıkıyor ortaya.Tribünde de sanat olabileceğini kanıtlıyoruz adeta her çalışmamızda. Pazar günü ise Taksim'de 1 mayıs kutlamalrında buluşuyoruz, sloganlar eşliğinde Kazancı Yokuşu, Fındıklı,karaköy istikametinde Vapur ile Kadıköy'e geçiyoruz. Karşı tribünde ise bir türlü ısınamadağım ‘’bozbaykuşlar’’.Tribüne yıllarca emek vermiş bu kadar insan varken bu 10-15 üniversiteli gencin!! gerek görsel medaya, gerek sosyal medyada bu kadar ilgi görmesi haksızlık geliyor bana.Bozbaykuşlardan bahsedilirken ilk cümlenin ‘’üniversiteli gençler’’ olması ise ayrı bir konu.Snaki tribünde olan herkes ipsiz sapsız, ilkokul mezunu, bir tek onlar üniversite öğrencisi!!Dikkat çekmek için şekilden şekle girmek tribüncülük değildir.Biz ise maç boyu çok iyi tribün yapıyoruz.Sezonun en iyi tribünlerinden biri oluyor ve maçı da rahat alıyoruz.



08.05.2011.Karabük deplasmanı. Sezon boyu hayalini kurduğumuz deplasmanlardan biri.Ancak eşi benzeri görülmemiş bir bilet uygulaması daha:250 TL!İşçi takımı dediğimiz,sempatiyle baktığımız Karabük de Fener taraftarını yolunacak kaz olarak görme furyasına dahil oluyor.Aynı biletlerin sezonun son maçında ts taraftarı için 75 TL olduğunu da dile getirelim ki unutulmasın.Gidemiyoruz maça.Topaloğlu hanesinde uğurlu kadro ile maçı beklerken içimiz içimizi yiyor niye gitmedik diye.Saat 15, maça 4-5 saat kalmış ‘hadi gidelim’’ diye birbirimizi gazlarken buluyoruz hala.Tv karşısına geçiyoruz.TV’den maç izlemek gerçekten büyük sıkıntı oluyor.Bill Shanky:’’TV’den maç izlemek prezarvatif ile sevişmeye benzer.’’Ömrümüzden ömür gidiyor ama alıyoruz maçı.Liderliği bırakmıyoruz.

15.05.2011.Ankaragücü maçı.Bu sezon oynadığımız 2 maçta da bizi yenmiş,tribünce ve camiaca nefret ettiğimiz Gökçek kardeşlerin takımı.Zor maç derken ilginç bir maç oluyor.3 penaltıyla 6-0 alıyoruz.Tüm penaltılar tertemizken bile keşke vermesiydi diye geçiyor içimizden.Çünkü Fenerbahçeye verilen 3 penaltı şikenin dik alası demektir!!Artık son maç heyecanı sarıyor tribünleri.2. yarı inanılmaz eğleniyoruz,hatta soyunuyoruz tribünde.









22.05.2011.Sivas deplasmanı. Nasıl söylenir,nasıl açıklanır duygular inanın bilmiyorum.1 hafta öncesinden bünyeyi saran heyecan hangi sözcüklerle dile getirilir.Cumartesi gecesi Salıpazarı’nda toplandık.Meşaleler yakıldı,bayraklar,pankartlar hazırlandı ve otobüsler beklenmeye başladı.Bekleme esnasında gelen çeşit çeşit alkoller yüzümüzü gülümsetti.Yolculuk ayık geçmeyecekti.Derken fii tarihinden kalma (93 yılında yılın otobüsü seçilmiş atlamayalım)0-304 otobüsler yanaşıyor salıpazarına.Vamos Bien olarak bizim payımıza ilginç renkleri ve şoförü olan otobüs düşüyor.Kaptanın adı Arif.Arif kaptan kamçılayarak,küsküleyerek bizi 1 saat içinde nerdeyse boluya ulaştırıyor.İnanılmaz hızlı giden bu kaptan tam 15 saatı bulan yolculuğu gözünü kırpmadan tek başına tamamlıyor.Yol boyu tezahüratlar söyleniyor,içkiler içiliyor.Sabah karşı 4-5 sularında gözler birkaç saatliğine kapanıyor.Ankara’da alıncan 5-6 kişi ile otobüs doluyor.Şoförler federasyonunda yapılan kahvaltıdan sonra tekrar insanlar kendine geliyor ve şamata başlıyor.Kırıkkale,Yozgat derken Sivas’a ulaşıyoruz.Belediye Başkanı’nın hoş geldiniz demesiyle kendimizi belediye sosyal tesislerinde Sivas Köfte yerken buluyoruz.Güzel ağırlanıyoruz,teşekkür ediyoruz.Sonra Sivas sokaklarında bayrağımız dalgalandırmaya ve tezahüratlarımızla yürümeye başlıyoruz.Stada geldiğimiz pankart ve bayrakları içeriye sokma sıkıntı başlıyor.Belimize sarıyoruz pankartları ve bayrakları giriyoruz içeriye.Daha maça 4 saat var ve yağmur başlıyor.Üstü tamamen açık olan kale arkası tribününde iliklerimize kadar ıslanıyoruz.Sonra pankartları asma çilesi başlıyor.Zar zor,tartışarak asıyoruz pankartları.Maç başlıyor.1-1 iken ‘’korkmayın alıcaz,tribün düştü Allah aşkına bağırın’’ demekten dilimizde tüy bitiyor.Derken gelen goller,gülen yüzler,gözlerden damlayan yaşlar,gol sevinçlerindeki ısırıklar,yumruklar,öpücükler,kafa atmalar,gol sonrası kendini 3-5 sıra aşağıda veya yukarıda bulmalar ve son düdük.Anne biz artık şampiyon olduk.Tüm sezonun emeğini aldık.Yanıyor meşaleler,futbolcularımız tribüne geliyor.Meşale dumanı içerisinden tribüne tek başına yumruğunu sallayan Alex’i görüyorum.Sonra gözlerim Aykut KOCAMAN’ı arıyor.O kadar çok seviniyorum ki.Çünkü bu normal bir şampiyonluk değil.Bu son maç travmasını 4 yıl içinde iki kez yaşamış bir taraftar grubunun şampiyonluğu,bu tüm sezon eleştirilen içimizden birinin Aykut KOCAMAN’ın takımının şampiyonluğu,bu koşmayan Alex’in 28 gol attığı şampiyonluk, bu hayatımızın dönüm noktası olmasını beklediğimiz şampiyonluk, bu ‘artık her şey çok daha güzel olucak’ dedirten şampiyonluk, bu sadece deplasman yollarının dile getirebileceği şampiyonluk, bu bizim şampiyonluğumuz. Vamos Bien!