12 Aralık 2009 Cumartesi

9 Aralık 2009 Çarşamba

3 Aralık 2009 Perşembe

23 Ekim 2009 Cuma

bocafener


pazar günü iki takımın da zafer günü olsun.başarılar fenerbahçem.ivamos! mi boca

7 Haziran 2009 Pazar

yollar

bazen çok cazip,bazense hiç bitmeyecek gibi lanetli.ruby ruby ruby ruby soho.

21 Nisan 2009 Salı

Rodrigo Palacio



Eski günlerini özlediğim bir futbolcu Palacio.2004 yılında bir gün Maradona Palacio'yu arayarak imzalı formasını istiyor. Hayranı olduğumuz Maradona’nın bile dikkatini çekiyor PALACİO.Şimdilerde eski formundan uzak ve yedek kalıyor sıksık.

19 Nisan 2009 Pazar

Supperclassico


1913'ten beri oynanan bana göre dünyanın en büyük derbisi.2004 yılında İngilizler'in The Observer gazetesinde ölmeden önce görmeniz gereken spor olaylarında bir numarayı kapmış bir rekabettir boca-river arasındaki.Futbol dışında milyonerlerle,işçilerin mücadelesidir.Öyle ki bu rekabet yüzünden 1968 yılında 71 taraftar çıkan olaylarda hayatını kaybetmiştir.Boca'nın mabedi La Bombonera'da bir kez daha karşılaştı bu gece iki takım.Palermo ve Gallardo'nun golleriyle 1-1 berabere biten maçta iki gol de birbirinden şıktı.Gönül Boca'dan yanaydı tabiki de ama yine güzel bir superclassico izledğim için memnunum.
Birkaç da not ekleyeyim bu iki takım hakkında :

-boca ; buenos aires'te italyan göçmenlerin kurduğu, rengârenk boyalı evlerle dolu bir mahalledir.

-meshur bir hikaye vardır aralarında : boca juniors, river plate'i 2-0 yener. bunun uzerine cikan kavgada, yenilen takimin taraftarlari iki boca juniors taraftarini öldürür ve duvara soyle yazar: boca: 2 - river - 2.

-Boca'lıların river plate''den nefret etmelerinin nedeni river plate'in de boca'da kurulup (boca, buenos aires'in varoş semtlerinden biridir) daha sonra kentin daha zengin olan kuzey kesimine taşınmasıdır, boca taraftarları riverlıların böylece götünün kalktığını düşünüp onlara tavuk demektedirler, riveriler de daha az olan sayıları ve bocalılar kadar cüretkar olamamaları ile bu savı desteklemektedirler. river taraftarları için boca ve yandaşlarının takma adı domuzdur. derbilerde daha çok kazanan taraf hep boca olmuştur. fenerbahçe ile renkdaştırlar ve çok güzel formaları vardır.

-her altyapı secmesinde trubunune kocaman bir pankart asan taraftar grupları vardır.
pankart soyledir
"birgun hepiniz maradona olabilirsiniz ama bir che asla"

-ölmüş taraftarlarının küllerini statları la bombonera 'nın koridorlarına serpiştirecek kadar takımına tutkuyla bağımlı taraftara sahip bir takımdır boca.

-hayatını boca juniors'a adayan ve artık ölüm dö$eginde olan adama sormu$lar: nedir son arzun.. adam cevap vermi$: beni river plate bayragına sarıp gömün.. herkes $a$ırmı$ adam devam etmi$: bari bizimkiler bir river'li geberdi diye sevinirler.

-"boca es mi religion, maradona es mi dios, la bombenera es mi iglesia" (boca dinim, maradona tanrım, bombonera ise mabedim).stadlarının girişinde yazan yazı budur.

not:La bombonera'da bir boca maçı izlemden ölürsem bu acıya dayanamam:)

13 Nisan 2009 Pazartesi

C.R.A.Z.Y.





Az kalsın isminin 'tırtlığından' dolayı elimin tersiyle iteceğim bir Jean-Marc Vallee filmi CRAZY.Ev arkadaşım 'gel olm Crazy'yi izleyelim'dediğinde isminden dolayı düştüğüm önyargıyla Holüvüd tarzı lise komedisi çağrışımı yapmıştı bende film.Ancak dvd'sinin kapağı ve film başlar başlamaz çalan Pink Floyd esintileri bir anda fikrimi değiştirdi.Ayrıca Fransız yapımı olduğunu öğrendim filmin ve keyifle izlemeye koyulduk.Bazen insan böyle önyargılardan kendisini arındıramıyor.Yapmamalı:)
Heyecalı,dokunaklı,seksi,komik ve her anında çılgın bir sevgiyi anlatıyor film demiş bir yazar.Gerçekten de çılgın bir sevgi öyküsü Crazy.Bir babanın oğullarıyla gurur duymasıyla ve tam bir erkek gibi yetiştirmek istemesiyle başlıyor film.He bir de ana karakerimiz Zac'in doğar doğmaz yere düşmesiyle.
Daha sonra genelde Zac'in babasının yanında erkek gibi davranıp ondan gizli olarak anneliğe özenmesiyle devam ediyor film.Her gece dua ederek altına kaçırmaktan kurtulmak istiyor ve sık sık duyduğu homo sözcüğünden.'Lütfen homo olmayayım tanrım'
Babasının sürekli kendi zevklerine göre yönlendirmeye çalışması,annesinin tarifsiz sevgisi ve kardeşlerinden tiksinerek büyüyor Zac.Büyüdükten sonra işler iyice sarpa sarıyor.Zaman zaman dram,zaman zaman komedi haline bürünüyor film.
Özellikle filmdeki baba karakteri ve kardeşlerin her biri çok çok hoşuma gitti.Sonunda iyi ki izlemişim dediğim filmler arasına girdi Crazy.İlginç konusu,gel-git'leri ve aile içinde ne olursa olsun bitmek tükenmek bilmeyen sevginin tanımı.Kardeş sevgisi,anne sevgisi,baba sevgisi hepsi ayrı ayrı işlenmiş ilginç bir yaşam,ilginç bir aile öyküsü.Her noelde babanın şarkı söylemesi ise benim için filmin en güzel kareleriydi.İzleyin.Derbideki sevgisizliğin izlerinden kurtarın kendinizi=)

NOT:ayrıca soundtrack'deki isimler ve şarkılar da oldukça etkileyici ve 'cuk' oturuyor filme.Hatırladıklarım ;
PINK FLOYD
DAVID BOWIE
THE ROLLING STONES
PATSY CLINE

9 Nisan 2009 Perşembe

atkinson-güiza

Atkinson Fenerbahçe'ye aynen Güiza gibi büyük umutlarla transfer edilmişti.Ama oynadığı futbol vasatı aşamamıştı.Attığı 10 gol vardı bir sezonda ve 3'üni aşşağıdaki videoda gs filelerine gödermişti.Yani bu maça çıkana kadar aynen Güiza gibi 7 golü vardı.Bu maçtan sonra Fenerbahçe tribünlerinin sevgilisi olmuştur.Tam 14 yıl önce8-9 yaşlarımdayken spikerin sesi hala kulaklarımda.'Arapasııııı Atkinson.Arap atı Atkinsooon'.Ve Fenerbahçe tribünlerinin sesi 'AT-GİTSIN'=).Buyurun birbirinin kopyası 3 gol.Özellikle ilk golde korkmaz kardeşlerin arasından 10m. geriden gelip geçerek golü atıyor.Bir de bu maçtan sonra AliŞen kendisine marcedes c200 armağan etmişti.Bakarsınız Güizayla kaderleri aynı olur=)



Ozamanlar maçlar cine5'te yayınlanıyorudu ve ilk dakikalarında şifre girmiyordu.İlk gole şifre yetişememişti bile ve 29 dakikaya 3 gol sığdırarak gönüllerimizi fethetmişti Atkinsoooon=)Bugün samandıraya geldiği haberlerini okuyunca böyle bir yazı yazmak istedim.

Bu arada aşşağıdaki video da hala dünyanın en iyi 50 golü arasında gösterilen Atkinson'un golüdür.

not:Güiza sarıl Atkinson'a belki birşeyler bulaşır.

8 Nisan 2009 Çarşamba

heyecan,tutku,kültür

6 yaşımda da aynıydı,hala daha aynı.derbi haftaları co derbi haftaları.bitmek tükenmek bilmeyen haberler,atışmalar,eski maçlardan görüntüler,istatistikler.seviyorum ulen.

6 Nisan 2009 Pazartesi

Hazır Eskiler Demişken



Çelik biraz daha ritme uyum lütfen.Ayrıca klip sadece 45 saniye.Kalan sürede aynı sahnelerin tekrar etmesini çok yaratıcı buldum.

5 Nisan 2009 Pazar

OLDSTORE

Eskileri her insan özler.Bunun için yaşlanmaya gerek yok.
Eskiden Ankara'daki çıkmaz sokağımızda bir mahalle kültürü vardı,bir bakkal amcamız vardı.Paramız yetmezse topkekin parasını sonra verirdik.O sokakta sabahtan akşama kadar top peşinde koşardık.Anneler duvar kenarında örgü örerdi.Bakkal amcaya yeni plastik toplar geldiğinde alabilmek için herkes cebindeki bozuk paraları birleştirirdi.Camesler vardı.hey gidi:)Beton gibi toplardı 9-10 kat.8 bitlik ateriler vardı.Mario'nun manitasını kurtarmaya çalışırdık.Meybuz vardı ya.Müthişti.Artık göremiyorum belki biryerlerde hala vardır.Kaygısızlar vardı,baskül ailesi vardı,kaptan tsubasa vardı,benjamin vardı.okuldan dönüp sarelleli ekmek eşliğinde izlediğim diziler,çizgi filmler.Pazar akşamları bizimkiler ve star'da parlement gecesi sinama kuşağı vardı.Orda öğrendik film nedir.Pazar banyoları vardı bir de:)Haftada birgün yıkanırdık.Ama temizdik be.Mirkelam'ın klibi vardı koşardı.Ozamanlar için çok iyi bir klipti.Grup vitamin vardı.Sinemaya gidebilmek için okuldan kaçmak vardı.Ortaokul'da sınıfın iti çakalı bile okuldan kaçınca sinemaya giderdi.Dövüş filmi de olsa olsun.(dövüş filmi haha)Mahallenin abileri kumaş pantolon,sivri burun giyerdi.Fenerbahçe tribünleri o yaşlarda aşık olduğum efsane maratona sahipti.Meşale vardı,tezahürat vardı.Ankara'da Petrolofisi 1.ligteydi.Hem de arjantinli forvetleri vardı:)Barış Manço vardı.Kemal Sunal vardı.Zeki-Metin vardı.Şimdiki hababam sınıfıyla,eski hababam sınıfına bakmak bile yetiyor eskiyi özlemeye.

Şimdilerde ise mahalle kültürü yok denecek kadar azalmış bizim çıkmazda.Yılda 2-3 defa gidebiliyorum ve gittiğimde hiç o eski tat yok.Camesler yok futbol topları var.Bakkal amca yok.Nazar,Şok,Çağdaş v.b gibi süpermarketler var.Sabah gezetemi alıp muhebbet edebileceğim bir Ercan Abi kaldı,arka sokaktaki bakkal.O da bu kadar süpermarketin arasında ayakta durmaya çalışıyor.8 Bitlik aterilerin yerini play stationlar aldı.gerçi iyi de oldu bi şikayetim yok bu konuda=)ama onun tadı da bir ayrıydı be abi.Geçenlerde ev arkadaşlarımla aradık baya ama bulamadık.Bulsak alacaktık.Vur gözüne Mario'nun.Diziler desen entirika doldu artık.Bizimkiler gibi samimiyet abidesi bir dizi çekemiyorlar şu günlerde.Kaygısızlar gibi absürd komedi de çekemiyorlar.Artık okuldan eve gelince kaynana-gelin-damat üçgeni etrafında kurulmuş programlar ve ya saçma sapan evlendirme programları var.Fenerbahçe tribünleri desen darmadağın.Müzik kanallarında bazen nostalji bölümünde denk geliyorum.Mirkelam hala koşuyor.Sonra nostalji bitiyor.İsmail yk ve tarzı adamlar.90'larda pop bile iyiymiş be kardeşim.Şimdi okuldan kaçan gençler kavga etmeye gidiyorlar ya da çakallık peşinde koşuyorlar.Sinemaya giden üniformalı hemen hemen görmüyorum hiç.Mahallede oynanan futbol da yerini halısahalara bıraktı tabiki de.Ama değişmeyen bazı şeyler de var.İ. Melih yine var ve hala plastik top dağıtıyor çocuklara.Dağıtırken düşse o otobüsten diye aklımdan geçirirdim hep 12 yaşında bile.O zaman gırgır olsun eğlenelim diye derdim,şimdi malum nedenlerden dolayı.

Mahalle kültürünü çok özlüyorum.Birçok şey gibi.Hava da güzel.Aşşağıdan arkadaşlar bağırsa yine ''olummm in aşşaaa diğer mahalleyle kapışcaz''.Annem de dese:''1 saat inebilirsin''.Güç bela 10 dakika daha izin alsam.Oldu mu sana 1 saat 10 dakika.Ama 3 saatten önce dönmesem.Döndüğümde ter ve pislikten kararmış eller ve yüz,yırtılmış kramponlar ve kirli kıyafetler olsa.Kapıda içeriye girmeden çıkarttırsa herşeyimi annem.Annemi de özlemişim,mahallemi de.2000'leri oldum olası sevemedim zaten.Oldstore olsa içeriye girip eskilere dair şeyler alabileceğimiz.Mesela kaygısızlar alabileceğimiz,kaptan tsubasa alabileceğimiz,bakkal amca alabileceğimiz,eski mahalleler alabileceğimiz.Olmalı yani.Hatta sahibi de'' cıvık bacım afedersin abbas'' olsun.Olsun bunlar..

27 Mart 2009 Cuma

efsane maçlar-1

OLMAYACAK ŞEYLER OLDU

2000 yılının yaz aylarında Hollanda'da müthiş bir avrupa şampiyonası oynandı.Bol gollü maçları güneşten kızarmış yüzümle ve o yaşlarda içtiğim yegane içeçek buz gibi kolayla ne büyük bir zevkle izlerdim.O yıllarda Hollanda'nın efsane bir kadrosu vardı ve ev sahibi de olarak son dünya şampiyonu Fransa'yla birlikte en büyük favoriydi.Bergkamp,Overmars,Cluivert,Hasselbank,Pier.Nistelroy ve niceleri.İyi de başlamıştı hollanda ve bol gollü galibiyetlerle yarı finale kadar gelmişti.Rakip dönemin formsuz,karışık ama her zamanki gibi tehlikeli ekibi italya'ydı.

Ender görülen bir mücadeleye sahne olan ve dünya tarihine ' 6 penaltının kaçtığı yarı final' olarak geçen maçta kaybeden kaçan 6 penaltının 5ini kaçıran portakallar olmuştur.Hollanda'nın başında deneyimsiz denilen Rijkaard,İtalya'nın başında ise efsanevi kalecileri Dino Zoff bulunuyordu.

Maç başlamıştı ve sömürgeci ruhlarından da olsa gerek,meydan savaşına çıkmışcasına bir enerjinin harcandığı dişe diş mücadele maçın her anında hissediliyordu.Tekmeler havada uçuşuyor ve herkes bu maçın 22 kişi tamamlanamayacağını tahmin ediyordu.

Derken juveli sol açık,çift sarıdan kırmızıyı yerken italyan'ları 1 kişi eksik bırakıyordu.Turnuvanın en iyi hücum futbolunu oynayan takım olarak görülen portakalların iştahını kabartıyordu bu durum.Ne de olsa OVERMARS,BERGKAMP,CLUİVERT,MAKAAY,NİSTELROY gibi bir forvet hattına sahiplerdi.Toldu'nun yerinde olmak kimse istemezdi sanırım(:İtalya ise 10 kişi kalmanın kamçılamış olduğu mücadeleci ruhlarına tutunarak mücadelesini sürdürüyordu.Portakalların kaçırdığı golün haddi hesabı yoktu ve ondan da ziyade 90 dakika içerisinde Frank de boer ve Cluivert ile 2 de penaltı kaçırmışlardı.De boerinin penlatısını Toldo köşeden çıkartırken ,Cluivert direğe takılıyordu.Maçta gerçekten inanılmaz şeyler oluyordu.Yanlış hatırlamassam eğer portakallar kaçan penaltılar dahil en az 13-14 yüzde yüzlük golden olmuşlardı maç boyu.

Maçın normal süresinin 67sini;yüzyirmi dakikalık tamamınınsa 97 dakikasını 10 kişi tamamlayan italyanlar maçı tek umut olan penaltılara taşımasını bilmişlerdi.

İlk penaltıyı Di Biaggio doksana asarken,portakallarda topun başına maç içinde Toldo'ya takılmış olan Frank De Boer geçmişti.Toldo bu sefer de üzerine gelen topu kurtarmış ve 2.defa De Boer'i yenmişti.2. penaltılarda gök beyazlılar adına topun başına Pessotto geçmişti.Vander Saar'ı ters köşeye yatırarak takımını 2-0 öne geçirdi.3. penaltılarda portokallar adına beyaz noktaya Stam gidince herkes şaşırmıştı.Çünkü Stam topa çok sert olan bir stoperdi ve bekleneni yaptı topu dağlara taşlara yolladı.Artık italya burdan bırakamazdı ve nitekim topun başına Totti geldi.Mükemmel bir kesme vuruşla tarihin en güzel penaltılarından birini atarak takımını 3-0 öne geçirdi.Bu saatten sonra Cluivert'in penaltısı çok birşeyi değiştiremezdi derken yılların tecrübesi Maldini'nin kaçan penaltısı biraz umut vermişti.Ancak Bosvelt, günün yıldızı Toldo'ya bir kez daha takılınca italya finale ulaşıyordu.

Portakallar ev sahibi oldukları ve Fransa'yla finale en büyük aday oldukları(aynı zamanda en yakışır bnm fikrimle) şampiyonaya böyle talihsizlikler silsilesiyle eleniyordu.Turuncu tribünler gözyaşlarını tutamıyordu böyle dramatik bir son karşısında.Ama turnuvanın en büyük hücum gücüne sahip takımının bir maçta 5 penaltı kaçırarak elenmesi de ayrı bir ironiydi.Başka bi görüşle 5 penaltı ve 10larca yüzde yüzlük pozisyonu kaçırırsan elenmeye mahkumsundur.

football is life..

18 Mart 2009 Çarşamba

tarih


soldan sağa uche,saffet akbaş ve ilker
arkada da mustafa doğan var da yedek kaleciyi çıkartamadım.
saffet akbaş gibi kendi kalesine gol atma rekortmeni bir stoperle tarih yazmak zor olsa gerek.
ama çubuklu tılsımı işte.bu maçı orta sona giderken evde tek başıma uykulu gözlerle beklerken ve izlerken boliçin golünden sonraki sevincimi hala unutamıyorum.

12 Mart 2009 Perşembe

herşeyden önce insanlık,efendilik


bu foto bir çok şeyi anlatıyor sanırım.yetenek bakımından karşılaştırmıyorum bu efsaneleri.yetenek olarak birbirine çok yakın 11ler.ama ya efendilik?ya genç futbolculara örnek olmak?işte iş oraya geldiğinde fotoda da olduğu gibi üstte olan her zaman fenerbahçedir.bugünlerde emre ye yapılanlardan sonra akıl hocalarının böyle bir fotoda toplandığını görmek sevindirdi.emre hep aynıydı fenerbahçeye gelince böyle olmadı.ve bu ülke herşeyin öncesini biliyor,akıl hocalarını,kimlere özendiğini biliyor.birer de teknik direktör koymak gerekirse bu 11lerin başına.ben fenerbahçenin başına CARLOS ALBERTO PERRERİA'yı koyarım.galatasarayın başındaysa bu kişiliklere en uygun kişi tabiki de.herkesin de bildiği gibi emreyi yetiştiren bu günlere getiren! insanı:FATİH TERİM

28 Şubat 2009 Cumartesi

boca es mi religion


- "Boca es mi religion, Maradona es mi dios, la Bombonera es mi iglesia - Boca benim dinim, Maradona tanrim, la Bombonera da mabedimdir" - Boca Juniors Stadi la Bombonera girisinde yazan cumle

26 Şubat 2009 Perşembe

tatil

good morning sweetie

24 Şubat 2009 Salı

isterdim


böyle.

21 Şubat 2009 Cumartesi

13 ŞUBAT 1949


Formalardaki ve ayakkabılardaki saflık,temizlik ve güzellik.ne bir reklam ne rangarenk ayakkabılar.amatör ruhun forması ve ayakkabısı.tribünlerdeki askeri nizam.Fenerbahçenin 60 yıl önceki ruhu,takımı,forması geri gelsin.voleybol toplarıyla oynansın yine=)O gün de bir cumaartesiydi.4-0 lık galatasaray galibiyeti vardı.bazı şeyler hiç değişmiyor sanırım:)

9 Şubat 2009 Pazartesi

boca juniors











boca juniors hem halkın takımıdır hem de sarı laciverttir.
baş düşmanları river plate ise milyonerler takımıdır.river plate'in lakabı 'los millanorios' yani milyonerlerdir.
boca juniors ise işçilerin takımıdır.maradona'nın takımıdır.
zamanında maradona kendini almak isteyen river yöneticilerine asla river forması giymem demiştir.
river taraftarları için futbol sanattır,boca taraftarları içinse bir güç savaşıdır.
bu yüzden dünyanın 1 numaralı futbolcusunun(maradona) boca forması giymiş olması onlar için övünç kaynağıdır.

belki de dünyanın en müthiş,en vefalı taraftarlarına sahip olan takım.2003 senesinde bir libertedores kupası maçı izlerken farkettim bunu.la bombonera tıklım tıklımdı.taraftarlar hiç susmadan sadece "aley ooğo oley ohoo" diye bilinen tezahuratı yapıyordu.1-0 öne geçtikleri gol atıldığında sadece "diego-diego-diego-diego" diye tempo tuttular.golün heyecanı geçtikten sonra tekrar eski tezahurata döndüler ve ben o an anladımki taraftar hiç susmadan sadece "aley diego-oley diego" diye bağırmıştı..
ayrıca her altyapı secmesinde trubunune kocaman bir pankart asan taraftar grubuna sahiptir pankart soyledir"birgun hepiniz maradona olabilirsiniz ama bir che asla"

fenerbahçe'den sonra tuttuğum takımdır boca.boca forması rüyamdır.birgün bizim formamızın da böyle olmasını çok isterim.ama onların laciverti daha koyu.aslında söylenecek daha çok şey var ama biraz da fotoğraflarla anlatmaya çalışayım.FORZA BOCA..

islam çupi der ki:

Fenerbahçe Cumhuriyeti ortalıkta yoksa, Türkiye yoktur, futbol yoktur, bolluk yoktur, insanlar yoktur, canlılar güç nefes alır ve bu ülke kısa süre sonra yaşayan yer olmaktan çıkıp, mezarlık olur. Fenerbahçe büyüklüğü ne şampiyonluk büyüklüğü, ne kupa büyüklüğüdür. Onun büyüklüğü başka bir büyüklüktür işte, adı konamaz..

yolculuk


15 Ocak 2009 Perşembe

YAŞAR USTA GİBİSİ GELMEDİ




Münir ÖZKUL
benim gözümde
KEL MAHMUT'tan
daha önce
YAŞAR USTA'dır.
henüz ilkoukla giderken tanışmıştım
YAŞAR USTA'yla.
saygımdan büyük harfle yazarım
o derece:)
o zamanlar her çocuğun
kendi babasını en güçlü babası
sandığı dönemlerdi.
babam beni herşeyden korurdu.
güç,kuvvet,fizik kuralları,para,pul
önemli değildi.
o benim babamdı ve korurdu.
o dönemlerde izledim ilk YAŞAR USTA'yı.
fabrika müdürünün karışına dikilmiş
yumruğunu göğsüne vura vura
ve
sesi titreye titreye yukardaki
uzun ve dokunaklı baba konuşması.şimdilerde daha da iyi anlıyorum
ve
daha da çok seviyorum YAŞAR USTA'Yı.
bu alt tarafı bir film karakteri deyip geçmeyin
YAŞAR USTA'nın yaptığını herkes yapamaz,
filmlerde bile olsa:)
o efsane olümmm,sevginin saflığı ve dünyada yenilmezliği,
ölümsüzlüğü o.şu kurduğu soluksuz cümleyi herkes kuramaz:
''koskoca adamsın paran var,pulun var,herşeyin var,binlerce kişi çalışıyor
emrinde;yakışır mı sana ekmekle oynamak,yakışır mı bunca günahsızı,çoluk çocuğu,karda kışta sokağa atmak,aç bırakmak.
ama nasıl yakışmaz.sen değilmisin öz kızına bile acımayan,
bir damlacık saadeti çok gören.
anlamıyor musun beyim bu çocuklar birbirlerini seviyor.
ama ben boşa konuşuyorum.sevgiyi tanımayan adama
sevgiyi anlatmaya çalışıyorum HIH.
seen büyük patron,milyarder,para babası,
fabrikalar sahibi saim bey.
sen mi büyüksün?
hayır ben büyüğüm.
ben,YAŞAR USTA,sen benim yanımda bir hiçsin.
anlıyor musun?bir hiç gözümde pul kadar bile değerin yok.
ama şunu bil.
ne oğluma ne gelinime
hiçbir şey yapamayacaksın,yıkamayacaksın,
dağıtamayacaksın,mağlup edemiceksin bizi.
çünkü biz birbirimize parayla pulla değil
sevgiyle
bağlıyız.
bizler
birbirimizi seviyoruz.
biz bir aileyiz.
bunu yıkmaya senin gücün yeter mi sanıyorsun.
dokunma artık aileme,
dokunma çocuklarıma,
dokunma gelinime,dokunma oğluma.
eğer onların kılına zarar gelirse;
ben,ömrümde bir karıncayı bile incitmemiş olan ben,
YAŞAR USTA,
hiç düşünmeden çeker vururum seni
anlıyor musun
vururum
ve
dönüp arkama bile bakmam..''

14 Ocak 2009 Çarşamba

BANKSY BENİM,HAYIR BENİM,HAYIR BENİM,HAYIR BENİM








NEZİHİ TOSUNCUK



Herkes tanımaz Nezihi'yi
hele Fenerbahçe'ye gönül vermeyenler hiç tanıyamaz.
ben de tanımıyordum bu efsaneyi.biryerler de karşıma çıktı.
okudum tanıdım okuduğum kadarıyla.keşke herkes futbola bu kadar tutkulu,aynı zamanda da neşeli,kendi kalesine attığı golle bile dalga geçer olabilse(hem de bir galatasaray maçında)

Nezihi TOSUNCUK yıllarca Fenerbahçe defansının göbeğinde
deli kuvvetiyle rakip forvetleri yıldırırmış.
aynı zamanda bu adam Aykut Kocaman'ı Fenerbahçe'ye kaçırmış.
bir galatasaray maçında kendi kalesine attığı golden sonra
dönemin efsanevi kalecisi Schumacher'e dönerek
'nasıl taktım' demiş ve kariyerini 38 yaşında
forvet olarak tamamalamış.evet forvet olarak.
lakabı deli imiş.
şimdilerde bjk'li ibrahim üzülmezin lakabından.
ama delilikte ibrahim nezihiyle yarışamaz bana göre.
bir keresinde çizgiden topu çıkartma pahasına kendisini sakatlamış ama gole engel olmuş.
Fenerbahçenin 3-0 geriden gelip 3-4 aldığı galatasaray
maçının ardından da
'3 avans 4te biter'lafını sölemiş ve bu laf günümüze kadar gelmiştir.
Nezihi'nin deli raporu olduğunu ileri süren futbolcular da varmış o tarihlerde.
deliliğine dair başka işaretler de varmış
mesela faul yaptığında'ısır ısır' diye motive edilirmiş.
zira faul yaptıktan sonra altın kolyesini boynundan çıkarır
onu ısırarak görev yerine dönermiş.
boluspor'da oynarken
bir iddaa üzerine
bolu sokaklarında
tek paçası kesilmiş pantolonla gezdiği rivayet edilirmiş
bunlar sadece bir kaç örnek bu deli dolu adam için.
bu delim adamın kendi kalesine gol attığı ve fenerbahçenin
galatarayı 5-1 yendiği maçın ardından sorulan bir soru üzerine verdiği yanıtla
noktayı koyalım.
maç sonrası mikrofonlara
'schumacher'e gol atmak
hep istediğim bir olaydı.kısmet bugüneymiş'